25 Mayıs 2011 Çarşamba

aman bi olay çıkmasın!

Çılgın gibi koşuyorum. Yanımda benimle birlikte nefes nefese kalmış bir grup çocukla birlikte. Arkamızda bizi kovalayan, üzerimize taş atan delirmiş çocuklar var. Kafama gelecek taşın kafamı yarmasından öylesine korkuyorum ki kalbim yerinden fırlayacak sanki. Yanımdaki çocuklardan biri tökezliyor ve onu kaldırmak için duruyorum. Bunu yaparken doğal olarak grubun biraz gerisinde kalıyorum ve taşlar kafamı resmen sıyırıp geçiyor. Koşmaktan böbreklerim sıkışıyor ama koşmaya devam ediyorum yanımdaki çocuklarla birlikte. Sonunda sokağın köşesini dönüyoruz ve nihayet kurtuluyoruz bu kabustan. Çünkü artık kalemize varmışız ve güvendeyiz. Güzel haber. Şimdi sıra bizde. Az önce bizi öldurmeye çalışan o psikopat ruhlu sabileri taşlama sırası bize geçiyor. Yaşasın kötülük!


Benim böyle bir anım var. Şimdiki aklımla bunları düşününce böyle bir anınızın olması tam bir vahşet gibi gözüküyor olabilir. Ama değil. Yukarıda anlattığım hikaye çocukken mahalle arasındaki diğer milyonlarca çocuk gibi oynadığımız garip oyunlardan sadece bir tanesi. Kuralları basit: Sokakta her daim bulabileceğiniz bir dolu çocuk iki gruba ayrılır. Sokağın muhtelif yerlerinde belirlenmiş olan kalelerinize - ki bu kale ya eski bir garaj kapısı ya da ağaç gibi bir şeydir- konuşlanırsın. Başta kovalayanlar kaleye ulaşınca taşlarını bırakır ve kaçmaya başlar, ardından siz kovalamaya başlarsınız. Oyun böyle sürüp gider. Bu oyunu kaç kez oynadım bilinmez ancak ufak tefek yara bere dışında ciddi bir pekmez akma durumunu pek hatırlamıyorum. Üstünden epey zaman da geçti zaten. Belki de unutmuşumdur...


Bunun gibi başkaca bir çok oyunumuz vardı çocukken. Gençlik yıllarında heyecanların şekli biraz değişti. Mahalle kavgalarını hatırlıyorum. Mahalleden elemanın birine bir yamuk yapılmıştır. 30 tane adam toplaşır gidersin böyle tam gaz. Büyük çoğunluğu kuru gürültü laf kavgasından ibarettir bu tip buluşmaların. Grubun en öne çıkan elemanı atar, tutar, büyük laflar edilir, tehditler havada uçuşur. Sonra bi şekilde tatlıya bağlanır durum bi arbede çıkmadan. Ama bazen de tatlıya bağlanmaz. Girersin öyle kafa göz allah ne verdiyse.


O zamanlar geride kaldı. Böyle büyük heyecanlar yok artık hayatımda. Hayatım genel olarak bir düzen içerisinde. Kimseye pek bir kötülüğüm dokunmaz artık. İyiliğim de dokunmaz. Hatta şöyle de bir şey var ki antık hiç kimsenin kimseye iyiliği veya kötülüğü dokunmaz. Sosyal hayatımız toplu olarak belirli bir kalıp ve düzen içerisinde çünkü. Kimsenin kimseye ihtiyacı yok. Örnekse bir bankaya gittiniz diyelim; sıra kavgası diye bişey olmaz çünkü sıranızı size söyleyen bir makine var orada. Düzeni sağlar bu. Komşudan şeker isteme olayları da kalmadı. Her adım başında bir market var. 24 saat açıktır. İstediğin zaman istediğin şeyi alabilirsin. Oyun mu oynamak istiyosun. En kanlısını evinden çıkmadan oynayabilirsin. Şimdi bir olay çıkarsan anında polis tepende. Zaten kalmadı da artık öyle kavga gürültü, olay çıkmasını kimse istemez sonuçta.


Derdimi anladınız sanırım. Böylesi çok sıkıcı ve yavan değil mi? Ben birisine iyilik yapmayı çok özledim mesela. Düşen o çocuğu kaldırayım, birlikte delicesine koşalım istiyorum yeniden. Hasta olsun uzaktan hoşlandığım komşu kızı, ambulanstır, araçtır bulunmasın ben bulayım bir çaresini istiyorum. Kahramanı olayım onun, böyle hayranlıkla baksın bana. Ama ne mümkün! 112 var artık sana gerek yok evladım...


Düşmanlarım olsun mesela; kafamda büyüteyim, büyüteyim sonra bir şekilde yüzleşeyim. Öyle ya da böyle ama yüzleşeyim. İntikam planlarım olsun sonra, çok kızayım, kafamda büyüteyim istiyorum. Sonra affedeyim mesela, dost bile olabilirim...

“Eskiden arkadaşlarım beni evimden çağırırdı, ne güzeldi o günler” gibi bir şeyden bahsetmiyorum. Böyle bir gereksiz romantizm değil anlattığım. Cep telefonum da olsun, internetim de. Ama bırakın şunu da isteyeyim. Dostum olsun, düşmanım olsun, korkularım, zaferlerim olsun. Ve bunlar da gerçek olsun. Sanal ortamda bir makineye karşı kazanılmasın bu zaferler. Sıkıldım bu kurgulanmış rutin ve sıkıcı hayattan.

Acaba elime bir taş alıp sokaktan geçen birilerine mi fırlatsam? Belki birisi tepki verir. Ama hiç sanmam. Şimdi durduk yere olay çıkmasın ama dimi...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder